1. Anasayfa
  2. Haberler
  3. Asayiş
  4. Avukat Mercan: Çeşme Projesi hayata geçerse İzmirliler Yarımada’da para vermeden denize giremez

Avukat Mercan: Çeşme Projesi hayata geçerse İzmirliler Yarımada’da para vermeden denize giremez

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Çeşme Projesi’ne karşı açılan davalarda yöre halkının avukatlığını yapan Şehrazat Mercan Egeli Gazete TV’nin konuğu oldu. Mercan, “Proje uygulanırsa İzmirliler Çeşme’de para vermeden denize giremez” dedi. Aynı zamanda CHP Yüksek Disiplin Kurulu’nda 2016-2018 yılları arasında görev yapan Mercan partide seçim süreci sonrasında yaşanan gelişmeleri de değerlendirerek, “Kılıçdaroğlu Kurultay’a kadar mutlaka partinin başında kalmalı” ifadelerini kullandı.

  • | Son Güncelleme:
  • | Egeli Gazete
Player yükleniyor...
  Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Çeşme Projesi’ne karşı açılan davalarda yöre halkının avukatlığını yapan Şehrazat Mercan Egeli Gazete TV’nin konuğu oldu. Mercan, “Proje uygulanırsa İzmirliler Çeşme’de para vermeden denize giremez” dedi. Aynı zamanda CHP Yüksek Disiplin Kurulu’nda 2016-2018 yılları arasında görev yapan Mercan partide seçim süreci sonrasında yaşanan gelişmeleri de değerlendirerek, “Kılıçdaroğlu Kurultay’a kadar mutlaka partinin başında kalmalı” ifadelerini kullandı. https://www.youtube.com/watch?v=nqkOSI7rgGw&feature=youtu.be ÇEŞME’NİN YÜZDE 45’İ TURİZM BAKANLIĞI’NA BAĞLANDI -İzmir’de sizin de yakından takip ettiğiniz Çeşme Projesi var. Ayrıca da o bölgede yaşıyorsunuz. Bu konuyla ilgili gelişmeler neler? Ben oradaki yurttaşların avukatıyım aynı zamanda. Ben de o yörede yaşıyorum. Yarımada’nın en daralan bölümündeyim. Hem Çeşme hem de Urla tarafına yakınım. Bu konuyla ilgili Mimarlık Merkezi’nde Çeşme Bölgesi’nde turizmi geliştirme ve koruma sınır belirleme ve doğal sit kararlarına açılan davalarla ilgili bir açıklama oldu. Çeşme’de 1985’ten başlayarak verilmiş 11 tane turizm alanı belirleme kararları var. Turizm Bakanlığı’na plan yapma yetkisi de veren böyle alanlar var. Urla’da, Reisdere’de, Dalyan’da var. 2019’da Cumhurbaşkanlığı Çeşme Turizmi Gelişim ve Koruma Bölge kararı ile Çeşme ve Urla’nın da bir kısmını içine alan bir sınır belirme kararı alındı. Biz aslında burada uyumuşuz. Haberimiz olmamış. Ne zaman ki 2020’de bu alanları çok genişleten, büyüten kararla birlikte acele kamulaştırma kararı verilince, vatandaşların da arazileri kamulaştırılmaya başlanınca herkes yerinden zıpladı. Herkesin haberi oldu. Demek ki biz yurttaşlar olarak kamu arazilerine çok sahip çıkamıyoruz. Bizim bunu daha başında 2019’da fark etmemiz gerekirdi. 2020’de bu alanın genişletilmesine ilişkin kararla Çeşme’nin yüzde 45’i Turizm Bakanlığı’na bağlamış oldular. Hatta başka oranlar uyguladığınız zaman yüzde 70’ine denk geliyor. Türkiye’de şimdiye kadar böyle bir yetki hiç kullanılmadı. Bu Kanal İstanbul’dan bile büyük bir şey. Bunun üzerine tehlikenin farkına varınca özellikle bölgedeki köylerde bilgilendirme toplantılarına başladık. DERS GİBİ BİLİRKİŞİ KARARI: KAMU YARARI YOK Biz içinde TMMOB’u, İzmir Barosu’nu, Tabip Odası’nı, Ege Çevre Kültür Platformu’nu, Batı Urla Köyleri Derneği’ni ve 105 vatandaşı biraraya getirerek Danıştay 6. Dairesi’ne bir dava açtık. Kamulaştırmalara mülkiyeti olan vatandaşlar yönünden. Sonra bu kamulaştırma işlemini geri çektiler. 2019 yılında, Cumhurbaşkanlığı; Çeşme Turizmi Koruma ve Gelişim Bölge Kararı ile Çeşme ve Urla’nın bir kısmı içinde, yeni bir alan belirlenmişti. 2020’de yeni bir kararla alan genişletilerek, toplamda 122.000 m2 ye ulaştı ve Çeşme’nin de % 45 ini kapsıyordu. Bir kısım özel mülkiyet için de kamulaştırma kararı alınınca, olay kamuoyunun gündemine oturdu. Biz de farkına vardık. 2020 yılı başında bu Çeşme KTKG kararının iptali için, Çeşme, Urla ve İzmirli 105 yurttaş, TMMOB, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası bir araya gelerek, sekiz avukatlık bir ekiple davamızı, Danıştay 6.Dairesinde açtık. Ayrıca yurttaşlar adına, yine Danıştay 6.Dairesinde, kamulaştırma kararının iptali davasını açtık. Kamulaştırma kararı geri alınınca, bu dava sonuçsuz kaldı. Danıştay 6.Dairesi, 27 Ekim 2021 tarihinde, kararla belirlenen turizm alanında, keşif ve bilirkişi incelemesi yaptı. 190 sayfadan oluşan bilirkişi raporunda; sınır belirleme raporunun,  bu alanın sınırları, büyüklüğü, kapsayacağı alan, v.b. gibi konularla ilgili olarak son derece yetersiz,  hiçbir ciddi bilimsel araştırma ve çalışmaya dayanmayan, ilgili kurum görüşlerinin  hiçbir şekilde değerlendirmeye almayan, yüzeysel bir belge olduğu görüşüne vardıklarını, sınır belirleme kararında “kamu yararı” olmadığı görüşünü açıkladılar. SİT DERECELERİ DEĞİŞTİRİLDİ, YAPILAŞMANIN ÖNÜ AÇILDI Konusu teknik bir araştırmayı gerektiren durumlarda, bilirkişi görüşüne başvuran Danıştay 6.Dairesi, bilirkişi görüşlerinin aksine, keşfi yapan başkan yardımcısının muhalefeti ve oy çokluğuyla, yürütmenin durdurulmasının reddine karar verdiler. Danıştay 6.Dairenin yürütmenin durdurulması red kararına, 7 gün içinde, Danıştay İdari dava Daireleri Kuruluna itiraz ettik. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, gerekçesinde, bilirkişi heyetinin raporunu da esas alarak, 6.Dairenin red kararını kaldırarak, yürütmenin durdurulmasına karar verdi. Bunun üzerine, 6.Dairenin davanın esasına girerek iptal kararı vermesini beklerken, Bakanlıkça yürütülen işlem ve gerekçe raporunu yeterli bularak, bu defa 2/3 oy çokluğu ile davanın reddine karar vermiş bulunmaktadır. Danıştay 6.Dairenin red kararını temyiz ettik. Bu defa, daha önce yürütmenin durdurulması kararını veren, Danıştay İdari dava Daireleri Kurulu temyiz incelemesini yapacak. Lehimize karar bekliyoruz ve umuyoruz. Diğer yandan; Kültür ve Turizm Bakanlığı sınırı belirlenen alandaki 38.Grup Karaköy-Zeytineli etabındaki alanda, daha önce belirlenen doğal SİT kararlarını değiştirerek, Nitelikli Koruma Alanları, Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım olarak belirledi. Böylece, alanda yapılaşmanın önü de açılmış oldu. Bu Doğal SİT Kararının iptali için de, yine yurttaşlar, saydığımız kurumlara ilaveten; Batı Urla Köyleri Derneği, Doğa Derneğinin de katılması ile İzmir 2.İdare Mahkemesi’nde iptal davamızı açtık. Bu dava içinde, Kasım 2022 de keşif yapıldı ve Bakanlığın kararında; Nitelikli Koruma Alanlarına denk düşen kısımların isabetli olduğuna, Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı olarak belirlenen bölümlerin de nitelikli koruma alanı olarak belirlenmesi gerektiği yönünde raporlarını sundular .İzmir 2. İdare Mahkemesi, bilirkişi raporunu esas alarak, bölgede yapılaşmaya geçildiği takdirde, telafisi güç zararlar doğabileceğinden, 10.05.2023 tarihinde , yürütmenin durdurulmasına karar verdi. Bu durumda, Devletin, kamu bütçesini dikkatli kullanması, hukuki güvenlik, hukuki belirlilik, hukuki istikrar ilkelerine uygun davranması ve projenin devamındaki işlemlere geçilmemesi gerektiği açıkça ortadadır. DENİZİN İÇİ BİLE PROJEYE DAHİL EDİLMİŞ 100 bin kişinin çalışacağı dev bir proje, oteller, 12 golf sahasını içeren bir proje. Kemeraltı’nın toparlanması için 1 milyar lira da Çeşme Projesi’nden elde edilecek gelirden vermeyi planladıklarını söylediler. Yapmak istedikleri proje yüzde 98.2 kamu arazileriydi. Bunun içinde ormanlar, meralar, kıyılar, denizin içi bile vardı. Hatta Curufa Adası’nı da kapsıyordu. Devasa, her şeyi içine alan Anayasa’nın birçok maddesine, Çevre ve diğer koruma kanunlarına aykırılıklar içeren bir proje. Bizim davamızda bilirkişi “kamu yararı yok” dedi. Burada mahkemenin kendi teknik bilgisini aşan konularda bilirkişi raporunu esas alması beklersin. Ama öyle olmadı. Böyle bir rapor geldiği halde keşfe gelen başkan yardımcısı muhalefet etti. Diğer 4 üyenin oy çokluğuyla biz burada bilirkişi raporuna değil de kamunun hazırladığı gerekçe raporuna inanıyoruz dediler. Halbuki orada kurum görüşleri de aleyhineydi. Bir tanesini de söyleyeyim. İzmir Büyükşehir Belediyesinin “Niye bu kadar büyük bir alanı belirliyorsunuz, bu bilimsel değil” diye bir yazılı görüşü var. NEREYE BİNA YAPACAKLARSA ORAYA SÜRDÜLEBİLİR SİT KARARI Bu arada Çeşme’de bu alanın içinde bulunduğu bölgede 38. Grup SİT kararı var. Kültür ve Turizm Bakanlığı SİT derecelerini revize eden yeni bir karar aldı. Nerelere bina yapacaklarsa oraları “sürdürülebilir SİT alanı” kapsamına almışlar. Carufa Adası’nın ekolojik değeri çok yüksek. Orayı ikiye bölüp sürdürülebilir ve kontrollü kullanım yapmışlar. Biz ona da dava açtık. Bize Doğa Derneği ve Batı Urla Köyleri Derneği de katıldı. TMMOB, Tabib Odası ve EGEÇEP de vardı. Onun da geçen Kasım ayında keşfi yapıldı. Oralar bizim son kalan bakir yerlerimiz. Rapor sürdürülebilir alan olarak belirlenen bölgelerin de nitelikle koruma alanı olarak korunması gerektiği yönünde geldi. Yürütmenin durdurulması kararı verildi. Devlet’in mahkeme kararlarını uygulaması lazım. Nitelikli Koruma Alanı yaptığınız zaman zaten bu projeyi burada gerçekleştiremiyorsunuz. PROJE UYGULANIRSA İZMİRLİLER ÇEŞME’DE PARA VERMEDEN DENİZE GİREMEZ Bu projenin zaten biz mahkeme kararlarından da öte burada bu haliple gerçekleştirildiği taktirde Yarımada’nın yarısını aşan bölümü Turizm Alanı yapılıp üst kullanım hakkı veriliyor. Bu mülkiye hakkına yakın bir haktır. Buraların kişilere ve şirketlere tahsis edilmesi halinde kendilerinin buraları çevirip başkalarının girmesini engelleme hakları var. Ben İzmirlileri şunu söyleyebilirim. Bu proje uygulanırsa belki Çeşme Otoyolu’nu kullanarak dar bir yoldan şehir merkezine girip ancak bir iki çay içebiliriz. Çünkü Turizm Alanları Üst Hakkı Kullanma yetkisi veriyor. Turizm Teşvik Kanunu’nda bir ilin ormanlarının yüzde 5’ini geçmeyecek kadarını turizmde kullanabilirsiniz diyor. Sadece Çeşme Projesi’nde kullanılan orman miktarı yüzde 8’i geçiyor. İzmir’in başka yerlerinde de kullanılan orman alanları var. İnsanların ormanlara ihtiyacı var. Doğal yaşamın korunmasına ihtiyacı var. Bizim orada yürümeye denize girmeye hakkım var. Ama proje uygulanırsa Çeşme’de hiçbir şekilde denize ulaşamayacağım. Ya da çok büyük paraları verenler denize ulaşabilecek. O zaman hak olmuyor ki. Ayrıcalık oluyor. Artık çevre hakları ikinci kuşak haklar olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde gündeme geldiğini ve bu konuda birçok kararlar olduğunu biliyoruz. Çevre haklarının gelecekte birinci kuşak temel haklar içine gireceğine inanıyorum. Anayasamızda da herkesin sağlıklı yaşam hakkına sahiptir diyor. Bunun denetimi de devlete ve vatandaşa verilmiş. Bunun daraltılmaması gerekir. Ben Çeşme ve Urla’da bir yerden denize ulaşırım. Bu hakkın ortadan kaldırılmasını insan haklarına aykırı ve büyük bir ihlal olarak görüyorum. TURİZM İÇİN İZMİR’İN MERKEZİ’NDEKİ “OLD TOWN” ORTAYA ÇIKARILMALI Bugün Konak Meydanı’nda Büyükşehir Belediye Binası depreme dayanıksız olduğu için yıkıldı. Emniyet Müdürlüğü ve yanındaki çok sayıdaki kamu binası yıkıldı. O bölge açıldı. Hemen o binaların arkasında İzmir Antik Kenti’nin Limanı çıktı. Siz o limanı orada ortaya çıkardığınız zaman Kemeraltı’nı da kalkındırırsınız, Agora ile de birleştirsiniz. Kadifekale’ye kadar gidebilirsiniz. İzmir’i uçurmanın yolu belli. Çeşme’de ayrıcalıkla bir kesime tahsis edip kapatıp orasıyla turizmi ayağa kaldıramazsınız. Bizim bir “old town” dedikleri yani “eski kent” konseptini ortaya çıkarmamız lazım. O zaman insanlar akar oraya. İzmir’de sadece Çeşme ve Urla bölgesi değil çok sayıda bölgede sorunlar var. İzmir’de tarım arazilerimizi kaybediyoruz. Suyumuzu kaybediyoruz. Urla Demircili plajlarının bulunduğu bölgede üç tane jeotermal arama kuyusu için o üç kuyudan biri de Ayray Antik Kenti üzerinde. Diğer iki tanesi de yine SİT olan yerde. Çok büyük bir alanı şirketler gelip alıyor. Çağdaş bir hukuk sistemi ve çevrenin siyasallaştığı bir yönetim olmadığı sürece bu yağma devam edecek. Onun için de iyi hukukçuların yetişmesi lazım. Ama ne yazık ki Türkiye’de yargı bağımsız değil. Hakim teminatı yok. Bütün üst yargı organlarının seçimi tek bir otorite tarafından belirleniyor. Sizi yargılayacak hakimleri siz kendiniz belirliyorsunuz. Onların özlük haklarını, maaşını, tayinini kendiniz belirliyorsunuz. Böyle bir ortamda yine de iyi kararlar çıkıyor. Ormanları, meraları, denizi, SİT alanlarını bıraksınlar, kıyıyı bıraksınlar, adayı bıraksınlar kalanını turizmde kullanacaklarsa buyursunlar yapsınlar. -CHP’de Yüksek Disiplin Kurulu Üyeliği de dahil önemli görevler aldınız. 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimini nasıl değerlendiriyorsunuz? MİLLETVEKİLİ LİSTELERİNİ GÖRÜNCE BİZİM TEMSİL EDİLMEDİĞİMİZİ GÖRDÜM Ben çok tedirgindi etti ve kendime kızıyordum. İyi düşünürsem, iyi olacak diye inanın kendimi çok zorladım. Biz iki yıl süren ittifakla sayın genel başkana bu taraftaki seçmen olarak bir kredi açtık. İttifakı üstü örtülü hepimiz onayladık. CHP’nin oylarını yükseltmenin, alanı genişletmenin, daha çok geniş bir cepheye yayılmanın yolu ve onun yarattığı sinerjinin tabii ki bu ittifakla olacağını düşündük. Aslında bu konulara çok girmek de istemiyorum. Çünkü Yüksek Disiplin Kurulu’nda görev yaptığınız zaman onun verdiği sorumluluk hala devam ediyor. Ben partiyi eleştirirken bile o kadar dikkat ediyorum ki. Ama ben Urla’da ikamet ediyorum. Ben milletvekili listelerini görünce Yarımada’da bizim temsil edilmediğimizi gördüm. İzmir’in yollarında yürümüş, buranın mücadelesine katılmış, burası için kafa yormuş kişilerden oluşan bir liste olsun isterdik. Bir kişi konabilir listeye. Fikirlerinden çok yararlanacağız bir akademisyen vardır. Olabilir. Ama listenin yarısından fazla böyle olmamalı. Şöyle durumlar oluyor. Kendisi İzmir’de yaşamasa da dayısı Alsancak’ta oturuyormuş. Amcası Bergamalıymış. Bunları yaşadık. Bu kentte okumuş, eğitim görmüş, bu kentte yaşamış, kafa yormuş, bu kentte mücadelesini vermiş değerli insanlarımız var. Akademisyenimiz de var. Bu kentte iki büyük üniversite var. Ege Üniversitesi var. Dokuz Eylül Üniversitesi var. Devamında Demokrasi Üniversitesi var. Katip Çelebi Üniversitesi oldu. Özel üniversiteler var. Buralarda istediğiniz kadar iyi çalıştırabileceğiniz, milletvekili yapabileceğimiz değerlerimiz var. HİÇ TANIMADIĞIMIZ İSİMLER ADAY YAPILDI Ama bu defa sustuk. Çünkü dedik ki “İttifak” var. Biz iki yıl bu ittifaka zimmi olarak onay verdik. O zaman ittifaktan milletvekili adayları getirdiğimiz de buna da söyleyecek bir şeyimiz olmalı. Hatta benim bölgemde bir milletvekili için çok eleştiri oldu. Onun da altı boş ya da dolu. Bilemiyoruz ama hiç tanımadığımız insanları milletvekili adayı diye getirip koydular. Hiç bilmiyoruz ve neredeler şimdi. Bizim şimdi Yarımada’dan milletvekilimiz yok. Bakırçay’dan milletvekilimiz yok. Tire, Ödemiş, Beydağ ve Torbalı bölgesinden de yok. Bir de milletvekillerinin şimdiye kadar  yaptıkları işler de önemli. Bir başarı hikayelerinin olması lazım bana göre. Avukatsa baktığı davalar, dokunduğu insanlar, partiye yararı ve partiyi nasıl temsil edeceği önemli. “Aday olmuş ve çok iyi olmuş” demeliler. Böyle bir seçim geçirdik ve çok neşeli değildik. Bizim Genel Başkanımız bir çok genel başkan yardımcısını milletvekili adayı yapmadı. Muhtemelen seçim kazanılsaydı bakan yapılacaktı. Büyük bir inanç vardı. Ama olmadı. Sanırım bunun özeleştirisini yaparlar. Ama sanıyorum parlamentoda fazla sayıda milletvekili çıkarmayı ikinci plana bırakıp Cumhurbaşkanlığına ağırlık verildiğini ve bunun da hatalı olduğunu düşünüyorum. HALK DOKUNABİLDİĞİ, SEVDİĞİ İSİMLERİ BELEDİYE BAŞKAN ADAYI GÖRMEK İSTİYOR -Seçim geçti CHP’de hemen Kurultay yapılması gündeme geldi. Bu gelişmeleri nasıl görüyorsunuz? Ben şimdi rahat konuşuyorum. Benim adaylık talebim ya da başka bir beklentim olmadı. Elimden geleni de yaptım, çalıştım. Benim anne tarafım sağ görüşlüdür. Benim bir kuzenim Samsun’dan aradı. “Ben 68 yaşındayım, ilk defa CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vereceğim” dedi. O kadar gayret edip oralara kadar uzanmaya çalıştık. Geldiğimiz noktada değişimden bahsediliyor. Bizim eleştirileri çok dikkatli dinlememiz lazım. Değişim derken elbette kişileri de değiştirmek, kadrolara yeni isimler katmak gerekir. Ama bir yandan da kafada da değişim yapmak gerekir. Bizim 2016 ve 2018’de yapılan tüzük değişiklikleriyle yerel yönetim adaylarının da belirlenmesi genel merkez yetkisine alındı. Bu antidemokratik bir şey. O zaman siz yereldeki insanlara hiçbir şekilde şans tanımıyorsunuz. İnsanlar dokunduğu, sevdiği birini belediye başkanı olarak görmek ister. Ama siz yerel yönetimlere aday atama da dahil tüm yetkileri genel merkezde topladığınız zaman kendiniz de sıkıntıya düşüyorsunuz. Ben bu noktalarda çok değişikliklere gidilmesi gerektiğini ve düzeltmelerin yapılması gerektiğini düşünüyorum. 2016’daki  urultay’da ben Kurultay delegesiydim. Alaaddin Yüksel bizim İl Başkanımızdı o dönem. Ben avukat olduğum için beni Hukuk Komisyonu’na yazdırmış. Ben onu duyunca hemen Bülent Tezcan’ın yanına gittim. “Siz bunu nasıl yaparsınız? Bu çok antidemokratik bir şey” dedim. Bizim örgütlerimizin hakkını elinden almaktır. Bülent Tezcan, Alattin Yüksel’e telefon etmiş. Siz dakka bir gol bir avukat hanım her şeye karşı çıkıyor” demiş. KILIÇDAROĞLU KURULTAY’A KADAR MUTLAKA KALMALI Bunlar yaşandı geçti ama bizim kendimizi çok düzeltmemiz gerekiyor. Elimizde bir fırsat var mı? Var. Muhtemelen Ekim ayında bir Kurultay yapılacak. Hızla bu işlerin düzeltilmesi lazım. Şu anda oluşturulan MYK partiyi Kurultay’a götürecek. Ben Genel Başkan’ın da Kurultay’a kadar görevinden kalması gerektiğini düşünenlerdenim. Parti sanki ikiye bölündü. Kılıçdaroğlu kalsın, Kılıçdaroğlu istifa etsin diyenler var. Bir partinin kendi iç dinamikleri var, kadroları var. Yerel seçim çok yakın. Bu işi çok çalkaladığınız zaman durulması çok zaman alır. Ben Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’la el ele ciddi bir efor sarfettiğini, çok çalıştığını düşünüyorum. Çok çalışmakla birlikte kaptan gemiyi limana da sağ salim ulaştırmalı. Ama Kurultay’a kadar bu MYK ve Genel Başkan’a çok acımasız davranılmamalı.  

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz