1. Anasayfa
  2. Haberler
  3. Asayiş
  4. CHP’li Sındır: Büyükşehir ya da Bornova için adaylık başvurusu yapmayacağım, sandığa adımı koyarlarsa ve seçilirsem varım

CHP’li Sındır: Büyükşehir ya da Bornova için adaylık başvurusu yapmayacağım, sandığa adımı koyarlarsa ve seçilirsem varım

Cumhuriyet Halk Partisi’nde Kurultay sonrası belediye başkan adaylıklarıyla ilgili süreç tartışılırken partinin önemli isimlerinden 2016-2018 yılları arasında Genel Sekreterlik görevinde bulunan Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır’dan önemli açıklamalar geldi. Sındır, Büyükşehir ya da Bornova adaylığı için başvuru yapmayacağını ancak sandık konursa ve adının da adaylar arasında yazılması ve seçilmesi durumunda görev ve sorumluluk alacağını vurguladı.

  • | Son Güncelleme:
  • | Egeli Gazete
Player yükleniyor...
https://www.youtube.com/watch?v=fgslChYemp8 EGELİ GAZETE-Cumhuriyet Halk Partisi’nde Kurultay sonrası belediye başkan adaylıklarıyla ilgili süreç tartışılırken partinin önemli isimlerinden 2016-2018 yılları arasında Genel Sekreterlik görevinde bulunan Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır’dan önemli açıklamalar geldi. Sındır, Büyükşehir ya da Bornova adaylığı için başvuru yapmayacağını ancak sandık konursa ve adının da adaylar arasında yazılması ve seçilmesi durumunda görev ve sorumluluk alacağını vurguladı. Üç dönem İzmir Milletvekilliği ile 2009-2014 arası Bornova Belediye Başkanlığı görevlerinde de bulunan Prof. Sındır Egeli Gazete TV’de katıldığı programda, “Ben Belediye Başkanlığını Bornova’da çok büyük mücadele vererek yaptım. Benim servetim halkın sevgisi oldu. Dolayısıyla şimdi ben adaylık başvurusu yapıp bu sevgiyi erozyona uğratmak istemiyorum. O nedenle Bornova ya da Büyükşehir için bir adaylık başvurusunda bulunmayı düşünmüyorum. Sandık konulursa, bir ön seçim ya da temayül yoklaması olursa ismimi oraya koysunlar. Orada bir istek varsa Partimizin yapacağı bir kamuoyu yoklaması olursa partilerimizin isteği anlaşılır ve somutlaşır. Yazarlar ismimi oraya, sorarlar “kimi görmek istiyorsunuz?” diye. Orada sizi istiyoruz derlerse kesinlikle ona hayır demem. Tam tersine bütün gücümle, enerjimle o görevi en iyi şekilde yapmaya gayret ederim” dedi.   BUGÜN SEÇİM OLSA CUMHURBAŞKANLIĞI’NI DA TBMM’Yİ DE CHP ALIR Kurultay öncesinde yerel seçimlerde sıkıntı yaşayabileceği yönünde endişeler olduğunu hatırlatan Sındır şöyle konuştu: “Ama şimdi özellikle Ankara, İstanbul ve İzmir gibi pek çok büyükşehir belediyesinde sonucun bizim lehimizde olacağından eminim. Bu konuda umut ve heyecan taşıyorum. Büyükşehir ve il belediyelerini yeniden alabileceğimize inanıyorum. Bu, toplumdaki beklentiye karşılayan Kurultay sonucu oldu. Yani halkın sesine kulak veren bir Kurultay oldu diyebilirim. Bugün seçim olsa samimi söylüyorum Cumhurbaşkanlığı ve TBMM çoğunluğunu Cumhuriyet Halk Partisi alır. Evet bugün seçim olsa CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı seçilir.” -CHP’deki Kurultay sürecini partinin eski Genel Sekreteri olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Partimiz yine Türkiye’de ezber bozan bir süreçle demokrasiyi en iyi şekilde işleterek seçim sürecini sonlandırdı. Kurultay seçimi ve kararıyla Özgür Özel CHP Genel Başkanlığı görevine getirildi. Bu arada eski Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu bence bu Kurultay’da en yüksek düzeyde onurlandırıldı. Onun kendi şahsına, mücadelesine aslı saygısızlık edilmedi. Kılıçdaroğlu’nun iktidarı araç olarak görerek ülkeyi huzura, refaha, demokrasiye ve adaletin egemen olduğu bir düzene çevirmek adına yürüttüğü bütün mücadelesinin taçlandırıldığı seviyeli bir Kurultay oldu. Sonrasında delegemiz, halkımızın genel olarak sesine ve taleplerine kulak verdiğini ispatlayan bir şekilde Sayın Özgür Özel’i Genel Başkanlık için tercih etti. Parti Meclisimiz de çarşaf listeyle demokratik süreçle belirlendi. Çoğunlukla Özgür Özel’in arzu ettiği, çalışmak istediği bir anahtar listesine sadık kalındı. Ama kısmen de olsa partide sevilen, sayılan arkadaşlarımız da bir şekilde Parti Meclisi’nde görev aldı. Bu arada benim çok kabul edemediğim süreç içinde birilerinin değişimciler ve sanki değişimin dışında kalanlar gibi ayrımların yapılmasıydı. Böyle bir şey söz konusu değil. Değişim bizim parti programımızın mottosudur. Bizim partimizin tüm üyeleri çağdaş Türkiye için değişimcidir zaten. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye olan rozeti taşıyan, bu programını benimsemiş, ideolojik yol arkadaşlığı yapan herkes değişimcidir. Partinin altı okundan biri devrimciliktir ve değişimi öngörür. Değişim bir evrimsel süreçtir. Devrim bu evrimsel sürecin nihayete erdiği yerdir. Dolayısıyla biz bir devrimci bir partiyiz. İnkilapçı bir partiyiz. Biraz terminolojik bir süreç. Yani Kurultay sonrasında gelinen noktada partimizin üyesi olan bütün arkadaşlarımız değişimden yana tavrı geçmişte olduğu gibi bugün de devam ediyor.   -CHP’deki bu ayrışma kısa vadede de toparlanabilir mi? Çok kolay toparlanır. Aslında toparlandı bile. Ben ortada bir ayrılık görmüyorum. Önceki Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki tavrı ve Kurultay sonuçlarına yönelik yaptığı açıklamalar da toparlayıcı oldu. Bu tavır Kılıçdaroğlu’nun partiye olan bağlılığı ve parti üzerinden aslında Türkiye Cumhuriyeti ve onun geleceğine olan sorumluluğunun göstergesiydi. Bizim partimizde ayrışma söz konusu olmaz. Dolayısıyla kurultay bitmiştir. Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel öncülüğünde MYK’da “gölge kabine” adıyla yeni bir uygulamaya geçildi.   Cumhuriyet Halk partisi Türk demokrasisinde bir kitle partisinde genel başkanın Kurultay’daki seçimle değişebileceğini gösterdi. Cumhuriyet Halk Partisi bir lider partisi değildir. Kurumsal demokrasiyi kendi içinde işleten ve demokratik süreçleri en doğru, en iyi şekilde uygulayan bir partidir. Son Kurultay ile parti içindeki demokrasi anlayışının partililer tarafından nasıl içselleştirildiğini ve özümsenmiş olduğunu gösterdi.   YARIN SEÇİM OLSA CUMHURBAŞKANLIĞINI DA TBMM ÇOĞUNLUĞUNU DA CHP ALIR   -Özellikle 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri sonrası toplumda oluşan değişim talebi CHP’de liderin değişmesiyle yerine geldi mi? Sizce bu konuda daha neler yapılmalı?   Evet toplumda böyle bir talep vardı. Parti yönetiminde tıkanmayla ilgili bir algı söz konusuydu. Şu anda Özgür Özel’in Genel Başkanlığı bir heyecan yarattı. Ben Özgür Özel ile yakın çalışma arkadaşlığı yaptım. TBMM’de beraber görev yaptık. Özgür Özel Cumhuriyet Halk Partisinin uzun yıllar TBMM’deki hafızası, belliği oldu. Türkiye’de ses getiren çalışma ve açıklamaları oldu. Zekasını, hafızası ve hazır cevaplılığıyla bütünleştirerek son derece etkili oldu. Meclis çalışmaları dışında da halk nezdinde taktir görüyordu zaten. Dolayısıyla Genel Başkan olması sadece parti örgütümüzde değil tüm toplumda heyecan ve umudun yeniden yeşermesine neden oldu. Kurultay öncesinde yerel seçimlerde sıkıntı yaşayabileceğimiz yönünde endişeler vardı. Ama şimdi özellikle Ankara, İstanbul ve İzmir gibi pek çok büyükşehir belediyesinde sonucun bizim lehimizde olacağından eminim. Bu konuda umut ve heyecan taşıyorum. Büyükşehir ve il belediyelerini yeniden alabileceğimize inanıyorum. Bu, toplumdaki beklentiye karşılayan Kurultay sonucu oldu. Yani halkın sesine kulak veren bir Kurultay oldu diyebilirim. Önceki Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu dürüstlüğü, insani değerleri, parti içindeki mücadele tarzıyla ciddi bir mücadele verdi. Adalet yürüyüşle vücut bulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilke ve değerlerine bağlılığın iktidarla taçlandırılması çabaları sonrasında süreç Özgür Özel ve Kurultay’da seçilen arkadaşlarımızla yeni bir aşama ve faza geçti.   -Aranan heyecan Özgür Özel ile birlikte bulundu mu diyorsunuz?   Bugün seçim olsa samimi söylüyorum Cumhurbaşkanlığı ve TBMM çoğunluğunu Cumhuriyet Halk Partisi alır. Evet bugün seçim olsa CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı seçilir. Hem ülkemizdeki hem de uluslararası alanda komşu ülkelerimizde yaşanan sorunlar, sıkıntılar gündemi sürekli değiştiriyor. Bu değişimler elbette Türkiye’de de seçim sonuçlarına etki ediyor. Şimdi önümüzde yerel seçimler var.   TÜZÜĞÜMÜZE GÖRE ADAY BELİRLEMEDE ESAS OLAN ÖN SEÇİMDİR   -CHP’de bir de Tüzük Kurultayı yapılacak. Tüzük Kurultayı’ndan neler bekleniyor? Daha önce Tüzük Kurultayı yapılması düşünülüyordu. Son Kurultay’da hem Özgür Özel hem de Kemal Kılıçdaroğlu bu konuda sözler verdi. Tüzüğün mutlaka değişmesi gerekiyor. Tüzüğümüzde parti içi demokrasiyi daha doğrusu demokrasiden uzaklaştıran istisnai durumları ortadan kaldırmak gerekiyor. Biz hep istisnai hükümleri hep eleştiririz. İhale Kanunu’nda da yüzlerce istisnai madde vardır. Her yeni yasa teklifiyle de yeni bir istisna gelir. İhale usulleri sürekli istisnalarla kapsam dışına alınmıştır. Yani bugün yüz tane ihale yapılıyorsa yarıdan fazlası istisna kapsamında ihalesiz yapılan işler haline geldi Türkiye’de. Parti içinde de istisnai durumlar var. Aslında Tüzüğümüze göre aday belirlemelerin öncelikle ön seçimle yapılması gerekiyor. Tüzüğümüz “Ön seçim esastır” diyor. Kurultay’da da bu konuda Genel Başkanımız Özgür Özel söz verdi. Önceden katıldığı televizyon programlarında da ön seçimin esas olacağını söylemişti Özgür Özel. Ancak örgütlerimizin mutabık kaldığı ve hiçbir itirazın olmadığı bir aday önerisi gelirse de o talebe karşı da kayıtsız kalma anlayışında olmadığını da biliyorum. Ön seçim Yüksek Seçim Kurulu kararıyla yapılan bir yöntem. Hakimlerin huzurunda ve yargı denetiminde yapılır ve sonucunun uygulanması da mecburidir. Ben 2015 yılında yapılan ön seçimle milletvekili oldum. Ancak ön seçimin tarihini parti belirleyemiyor. Yüksek Seçim Kurulu seçim takvimine göre belirliyor. O belirlenen tarih de seçimden yaklaşık 45 gün önceye denk geliyor. PARTİ İÇİNDE YAPILAN YOKLAMANIN DA ÖN SEÇİMDEN FARKI OLMAZ Bir de merkez yoklaması var. Parti; hangi büyükşehir ya da illerde hangi yöntemle aday belirleyeceğini Yüksek Seçim Kurulu’na bildiriyor. Genel Merkez’in doğrudan atamasıyla da olabilir. Temayül, yoklaması, eğilim yoklaması gibi değişik isimler de veriliyor. Partinin kendi içinde kendi örgütüne sorarak aday belirlemesi. Ancak ön seçimde seçime 45 gün kala partinin adaylarının çaba ve enerjisi parti içi yarışa yöneliyor. Yani halka yönelik, halkla bütünleşen çalışmadan ziyade parti içinde örgütlerin tercihini alabilmek için bir çabaya girişiliyor. Seçime 45 gün kalaya kadar parti için mücadele sürüyor. İtiraz süreleri falan da var. Kesinleşme tarihinden sonra seçimlere kadar çok az bir süre kalıyor. Dolayısıyla Özgür Özel Parti Meclisinin şu düşüncesini açıkladı. Merkez yoklaması yaparak ve sonuçlarına mutlak suretle uyularak adaylara halk içinde daha fazla çalışma bırakmak istediklerini söyledi. Partimiz kendi sandıklarını kuracak belli yerlerde.  O sandıklarda partililerimiz, örgüt üyelerimiz gidip oylarını kullanacaklar. O oylar sayılacak. Aynen ilçe seçim kurulunun yaptığı gibi olacak.  Sonucuna mutlaka uyulacak seçim sonucu “adayımız budur” denecek. Özgür Özel parti örgütünün tercihini değiştirmeyeceğini söylüyor. Böyle olursa, yani bunun ön seçimden hiçbir farkı yok. Bu yöntemin adaylara daha fazla çalışma imkanı verecek, enerji ve eforunu daha verimli kullanmasına neden olacak diye düşünüyorum. ADAYLIK BAŞVURUSU YAPMAYACAĞIM, SANDIĞA ADIMI KOYARLARSA VE SEÇİLİRSEM VARIM -Sizin de isminiz Büyükşehir ve Bornova adaylığı için geçiyor. Bu konudaki düşünceleriniz neler? Benim şu anda üniversitedeki akademik görevim devam ediyor. Ama siyaseti de bırakmış değilim. Siyaset benim için makam, mevkii peşinde koşma alanı değil. Tam tersine toplumun refahı ve huzuru için bir görev. Demokrasiyi, yaşam kalitesini arttırmaya yönelik bir sorumluluk ve görev alanı olarak görüyorum. O nedenle siyaseti yaşamım el verdiğince asla bırakmayacağım, mücadelesini vereceğim. Önümüzde yerel seçimler var. Ben Belediye Başkanlığını Bornova’da çok büyük mücadele vererek yaptım. Benim servetim halkın sevgisi oldu. Sevgisini kazandığım insanlar benim servetim. Sokağa çıktığımda, esnafa gittiğimde, çarşıya, pazara gittiğimde her yere gittiğimde o sevgiyi yaşıyorum. Bu sevgi en büyük ödül ve mutluluktur. Dolayısıyla şimdi ben adaylık başvurusu yapıp bu sevgiyi erozyona uğratmak istemiyorum. O nedenle Bornova ya da Büyükşehir için bir adaylık başvurusunda bulunmayı düşünmüyorum. Ama bu konuda tabii ki halkımızın bir talebi varsa, “Biz senden razıydık, memnunduk. Biz seni istiyoruz” derse halkın sesi benim için her şeyden kıymetlidir. Yani o sevgi bağı kurduğum insanlar bir çağrı yapıyorlarsa buna kayıtsız kalmam söz konusu olamaz. Aynı şekilde örgütlerim bu çağrıyı yapıyorsa buna kayıtsız kalmam diyorum. Kapıları bu anlamda kapatmış değilim. Sandık konulursa, bir ön seçim ya da temayül yoklaması olursa ismimi oraya koysunlar. Orada bir istek varsa ben ona razıyım. Benim siyaset anlayışım koltuk, makam ya da mevki asla değil. Ben çok şükür bu partide Belediye Başkanlığı, milletvekilliği, partimin Genel Sekreterliği gibi birçok görevde bulundum. TBMM’nin temsilcisi olarak gerek yurt içinde gerek yurt dışında plan, bütçe komisyonunda çok yoğun emek verdim. Bu çalışmaları da sürekli paylaşarak farkındalık yaratmaya çalıştım. Bunların hepsi sorumluluğumu yerine getirme anlayışıyla sürdürdüğüm görevlerdi. Dolayısıyla sorumluluktan kaçmam. Ama bunun için bir koltuk, makam, mevki ya da başkan olayım çabası içinde olmayacağım. Partimizin yapacağı bir kamuoyu yoklaması olursa partilerimizin isteği anlaşılır ve somutlaşır. Yazarlar ismimi oraya, sorarlar “kimi görmek istiyorsunuz?” diye. Orada sizi istiyoruz derlerse kesinlikle ona hayır demem. Tam tersine bütün gücümle, enerjimle o görevi en iyi şekilde yapmaya gayret ederim. Eğilim yoklaması olursa olur. Benim şahsi bir hırsım ve ihtirasım ya da talebim yok. Bazı yerel medya kanallarında adaylık istediğim yönünde birtakım haberleri görüyorum. Sağ olsunlar belki de bu konuda benim adımı canlı tutmaya çalışıyorlar. Ama ben öyle bir isteğimi hiçbir yerde ifade etmedim. Yani bunun için bir çaba içerisine de girmedim. Partimizin adayı kim olursa olsun onun yanında her şekilde sonuna kadar destek olurum. -Genel siyasette önemli görevlerde bulundunuz. Bugün Türkiye’de Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasında ciddi bir gerilim yaşanıyor. Bu konudaki yorumlarınız neler? Yargıtay Üçüncü Dairesi’nin kararını kabul edemiyorum. Biz Anayasa ile yönetilen bir Cumhuriyet ve demokrasiysek mutabakat metnimiz olan anayasaya herkesin saygı duyması gerekir. Anayasa millet iradesinin yansıtıldığı bir metin ise herkesin anayasal çerçeve içerisinde görev, yetki ve sorumluluklarını yerine getirmelidir. Onun dışına çıkmak Anayasa ihlalidir. Anayasa’nın 153’üncü maddesi açık ve net. Bu maddeye göre Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayınlanır. Yasama, yürütme ve yargı organlarıyla idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Anayasa Mahkemesi bütün yapılan iş ve işlemlerin Anayasa’ya uygunluğunu denetleyen en üst düzey mahkemedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır. TBMM’yi de bağlar. Yürütmenin tüm iş ve işlemlerinde Anayasa Mahkemesi kararları esastır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi kararları Danıştay ve Yargıtay’ı da bağlar. Ama şimdi Yargıtay Anaya Mahkemesi’ni tanımam diyor. Ayrıca Anayasa Mahkemesi hakkında da suç duyurusunda bulunuyor. Anayasayı tanımazlık sonucu ortaya çıkıyor. Anayasa Mahkemesi Can Atalay ile ilgili hak ihlali var diyor. Şimdi Anayasa Mahkemesi uygulamaya yönelik bir karar mı almış? Hayır bir hak ihlali, itirazı olmuş, bireysel başvuru hakkı üzerinden. Anayasaya göre bu hak ihlalinin olduğunu söylüyor. Yargıtay ise “benim işime müdahale ediyorsun” diyor. Türkiye’de demokrasi adına gerçekten çok ciddi bir krizdir. Adalete olan güven duygusunda büyük bir tahribat yaratır. O nedenle kabul edilebilir durum değildir. Türkiye’nin bu tür tartışmalara tahammülü yok. Biz ekonomik bir çöküntü içerisinden kurtulmaya çalışırken bu tür siyasi krizler Türkiye’ye iyilik ve yarar getirmez.  

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz