İşte Çeşme Projesi’ni engelleyenler

Dünyanın azıcık demokrasiyle yönetilen herhangi yerinde doğa harikası turizm bölgesinin var olan imarının üstüne yüzde 55’i daha bir günde yapılaşmaya açılsa ne olur?

Fransa’nın Nice kentinin mesela tek kararla var olan imarına yüzde 55 daha ilave yapılsa ne olur?

Ya da İtalya’nın Floransa bölgesinde imar bir günde iki katına çıkarılsa tepki ne olur?

Bu girişimde bulunanlar mı eleştirilir yoksa buna karşı çıkanlar mı?

Türkiye’de ne yazık ki karşı çıkanlar topa tutuluyor. Hem de bizzat Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy tarafından.

Ersoy daha göreve geldiği ilk haftalarda Çeşme Projesi’ni ortaya attı ve mesaisinin büyük bir bölümünü İzmir’de geçirdi.

***

Önce bir kez daha Şehir Plancıları Odasının açıkladığı bu proje yapılırsa Çeşme’de neler olacağını aktaralım.

Çeşme için “acil” olarak hazırlanan Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi planlarıyla 16 bin 624 hektar alanın imara açılması planlanıyor. Çeşme Yarımadası’nın tüm alanı 30 bin hektar. Yani Yarımada’nın yüzde 55’inin imarı değişecek.

Bu planların yapılacağı bölgede nelerin olduğuna bakılınca durumun vahameti çok daha iyi anlaşılıyor.

Çeşme’de aceleyle hayata geçirilmesi düşünülen gelişim bölgesi 5250 hektarı orman alanları üzerinde.

Üstelik bu orman alanları; içinde nadir ve endemik türler barındıran, kendine has yaban hayatı ve habitatlar oluşmuş uluslararası öneme haiz doğal ve bakir, korunması gereken alanlar. 2 bin hektarı deniz yüzeyinde.

600 hektarı mera alanı. 783 bin metrekaresi tarım alanı ve zeytinlik. 3400 dekarı dikili tarım arazisi, yaklaşık 4400 dekarı mutlak tarım arazisi, 7900 dekarı da marjinal tarım arazisi.

2157 hektarı nitelikli doğa koruma alanı, 1432 hektarı sürdürülebilir koruma alanı. Üstelik bu alanlar bir yıl önce birinci derece sit iken, yapılan değişiklikle dereceleri düşürüldü. Planlara dahil edilen kıyı uzunluğu da tam 47 kilometre. Kamu kullanımına açık ve devlete ait olan kıyıların ve hatta tapuda kaydı olmayan deniz alanlarının turizm amaçlı bölge ilan edilmesi ve hatta özel kullanıma tahsis edilmesi söz konusu.

Anayasaya aykırı olan bu durum kamusal alanların İzmir halkı tarafından kullanılamaması sonucunu da doğuracak. Projenin içeriği ve hitap edeceği ‘üst düzey gelir grubuna’ yönelik bilgilendirmeler değerlendirildiğinde; İzmir halkının buradan yararlanamayacağı ne yazık ki açık bir gerçek.

Yarımadanın önemli bir bölümünü yapılaşmaya açacak böyle bir proje, İzmir’i kısa sürede çok büyük bir nüfus yoğunluğu ile karşı karşıya bırakacak. Yarımada tamamen yapılaşma baskısı altında kalacak, yaşanan olağanüstü nüfus artışı kent kimliği ve kent kültürünü etkileyecek.

 

***

Bu projeyle ilgili olarak üç gün önce Danıştay Dava Daireleri Kurulu önemli bir karar verdi. TMMOB, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası ve EGEÇEP gibi sivil toplum kuruluşları ve vatandaşların da başvurusuyla açılan davada Danıştay 6. Dairesi yürütmeyi durdurma taleplerini reddetmişti. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Danıştay’ın bu kararını bozdu.

Şimdi dava yeniden ele alınacak.

Büyük bir ihtimalle Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy bu karar nedeniyle son zamanlarda Çeşme Projesi’ne engel olanları eleştiriyor.

Ama ilginç olan Bakan Ersoy haksız yere önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i suçluyor.

Oysa hem Soyer hem de önceki dönem Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran projenin ilk ortaya atıldığı dönemlerde karşı çıkmadı.

Oran zaten projenin çok uzun süre destekçileri arasındaydı. Hatta bu projeye karşı çıkanları vatan haini bile ilan etti.

Soyer de uzun süre “Bakıyoruz, inceliyoruz” gibi ifadeler kullandı. Dönemin CHP Sözcüsü Faik Öztrak bir MYK toplantısı sonrası “Bizim için İstanbul Kanal Projesi neyse, Çeşme Proesi de odur” deyince belediye başkanları da kesin ve net olarak projenin karşısında yer aldı.

 

Peki bu Çeşme Projesi’ne karşı mücadeleyi verenler kimler? Hemen teker teker sayayım.

Başta TMMOB, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası ve EGEÇEP var.

Avukatlar Şehrazat Mercan, Senih Özay, Ömer Erlat, Karya Mercan, Sinan Balcılar, Arif Ali Cangı, Mithat Kaya ve Halil Dönmez’in de müthiş hukuk mücadelesini unutmamak gerekir. Elbette bir de arazileri kamulaştırılan arazi sahipleri ve İzmir kamuoyu var.

Bakan engel nedeniyle birilerini suçlayacaksa bu kurum ve isimleri dile getirmeli.

En başından beri mücadeleyi yürütenler onlar oldu. Onların hakkını vermek hepimizin boynunun borcu.

İzmir bu imar çılgınlığından kurtulacaksa onların mücadelesiyle olacak.