1. Anasayfa
  2. Haberler
  3. Sağlık
  4. Bağırsaktaki gizli tehlike: SİBO

Bağırsaktaki gizli tehlike: SİBO

Fonksiyonel Tıp Uzmanı ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Selahattin Kıyan, SİBO hakkında bilinmeyenleri EGELİ TV’ye anlattı

  • | Son Güncelleme:
  • | Egeli Gazete

İnce bağırsakta bakterilerin aşırı üremesinin yol açtığı “SİBO” her geçen gün daha fazla hastayı etkiliyor. Gaz, ishal, kabızlık gibi belirtilerle kendini gösteren ve uzun süre tanı konulmazsa depresyon, beyin sisi gibi farklı rahatsızlıklara da yol açan SİBO’yu Fonksiyonel Tıp Uzmanı ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Selahattin Kıyan’a sorduk.

 

Egeli Gazete: Hocam, SİBO nedir, bu rahatsızlık neden bu kadar önemli, hayatımızı çok mu etkiliyor?

 

Prof. Dr. Selahattin Kıyan: SİBO’nun bu kadar geniş kitleleri etkilediğini kendi klinik pratiğimde gördüğümde kanaat getirdim. Benim klasikleşmiş bir lafım vardır. Her şey SİBO'yla başlar ve SİBO'yla biter. Hasta bize kronik hastalıklarla ya da gastronomi şikayetleriyle gelebilir. En çok karşımıza çıkan rahatsızlık şişkinliktir. Özellikle yemeklerden sonra 30 ve 60. dakikalar yani yemekten hemen sonra ortaya çıkan şişkinlik soğan, sarımsak, kuru baklagil, mercimek, çiğ soğan, çiğ sebze yedikten sonra ortaya çıkan şişkinlik SİBO belirtiledir. Karın ağrısı, gaz şikayetleri olabilir. Gaz karnımızda sıkışır ve bu bize sancı yapar, karın ağrısı yapar. Sonuçta batınımız karnımız bir kapalı kutu. Gaz sıkıştı ve kocaman bir karna sahip olduk. Bir zaman sonra aşağı vurur kasıklarda ağrı yapar. Bir zaman sonra yukarıya vurur. Göğüs ağrısı, nefes alamama, sıkışıklığa sebep olabilir. Sırt ağrılarına sebep olabilir. Karşılaştığımız huzursuz bağırsak sendromu, irritabl bağırsak sendromu tanısı alan hastalara SİBO’nun da yüzde 80-85, literatür birlikteliği olduğunu biliyoruz. Yani huzursuz bağırsak tanısı koyulmuş hastaların altında SİBO yatıyor.

 

Egeli Gazete: SİBO’nun teşhisi kolay mı?

 

Prof. Dr. Selahattin Kıyan: Teşhis çok kolay. Öncelikli olarak bazı şikayetler yani kabızlık, ishal, kabızlık, ishal atakları, bol bol lifli yemeye rağmen kabızlığın çözülememesi, yemeklerden sonra şişkinlik hissetme, karın ağrısı, gaz şikayetinin olması. Huzursuz bağırsak, huzursuz mesane, huzursuz kas dediğimiz fibromiyalji tanıları olan hastaların mutlaka SİBO açısından araştırılması gerekiyor.

 

“KEŞKE MADEN SUYU İLE GEÇSE”

 

Egeli Gazete: Gaz sorunu olanlar genelde maden suyu, soda içince rahatsızlıklarını giderebileceklerini düşünüyor, faydası oluyor mu?

 

Prof. Dr. Selahattin Kıyan: Geçmiyor, keşke geçse. Hastalar, gastroenteroloji klinikleri, dahiliye kliniklerin, acil servislere, bizlere başvuruyor. Sonraki aşamada yaşanılan beyin sisi, depresif şikayetlerle psikiyatrik kliniklere gidiyorlar.  Bir noktadan sonra o kadar şikayetler o kadar artıyor ki… Ben de hasta olarak gittim. Çok utanıyordum, ‘şu şikayetim var, bu şikayetim var’ demeye. Çünkü kas ağrısından baş ağrısına, beyin siinden, şişliğe onlarca belirtisi var. Artık bir zaman sonra hastalar o kadar çok şikayetle bize geliyorlar ki hastane tıbbında böyle şikayetlerle gittiğinizde ben de nasıl unutamıyorsam hastalar bunu söylemeye utanabiliyorlar. Ya da bu kadar çok şikayet ancak psikiyatri polikliniğinde çözülür gibi bir sonuca varabiliyorlar.

Bu tür şikayetleri olan hastalara bir nefes testi yapıyoruz. Bunu alıp laboratuvara gönderiyoruz analize. Burada hidrojen ve metan gazlarına bakıyoruz. Hidrojen ve metan gazları bizim vücudumuzun ürettiği gazlar değil. Bunları bakteriler üretiyorlar.

 

HASTAYA UYGULANAN ÖZEL DİYET: FODMEP

 

Egeli Gazete: Tanı koyduktan sonra nasıl bir tedavi uyguluyorsunuz? Tedavisi kolay mı? Gerçekten bundan kurtulmak mümkün mü?

 

Prof. Dr. Selahattin Kıyan: Genellikle bize gelen hastalar 3-5 yıl ortalama gaz şikayeti çeken hastalar. Bunun üstüne kronik hastalıklar el ele verip ilerlediği dönemde geliyorlar. Yani tek bir şikayet ile değil. Bir kök neden olan SİBO'yla başlayıp diğer hastalıkların eşlik etmesi ile bize geliyorlar. Fonksiyonel tıbbın en güzel tarafı da bu. Aslında olması gereken tıp. Biz fonksiyonel tıp akademisinde eğitimlere gittiğimizde tıp fakültesini yeniden gördük. Fizyoloji çalıştık, anatomi çalıştık, biyokimya çalıştık. Neden? Hastalıkların kök nedeni nedir? Vücudun sistemleri arasındaki problemleri, bağlantıları nedir? Bağırsak beyni nasıl etkiler. Bağırsak, cilt aksı nedir? Fonksiyonel tıbbın hastane tıbbından bana göre en önemli farkı şu, ikisi aynı bilgi ansiklopedisinden aynı kütüphaneyi kullanıyorlar. Tüm bilgiler aynı. Ama fonksiyonel tıp hasta neden hasta olmuş sorusunu soruyor. Biz hastanede bunu unuttuk artık. Hastaya bir teşhis koyuyoruz. ICD kodu diyoruz biz buna. Uluslararası bir tanı kodlaması. Ona göre karşısına bir tedavi koyuyoruz. Eğer hastamızda bir ICD kodu, bir tanı koyamazsak karşısına tedavi de koyamıyoruz. Ve bir zaman sonra çıkmaza girip diyoruz ki artık bu şikayetlerin senin psikolojini de bozdu. Bir istersen psikiyatri polikliniğine git. Sonuçta orada yapılan ilaçlar da bir nevi bir parça rahatlatıyor ama kök nedeni yani sorunu çözmezseniz ne olacak? Vücudunuzu etkiler hale gelecek.

 

Egeli Gazete: O zaman önce bizim o sorunun neyden kaynaklandığını anlamamız gerekiyor. Sorun neden kaynaklanıyor? Siz tedaviyi nasıl uyguluyorsunuz?

 

Prof. Dr. Selahattin Kıyan: Sorun genelde bağırsaktan kaynaklanıyor. Hipokrat bunu yüzlerce yıl önce söylemiş, bağırsağı tedavi et hasta iyileşsin. Şimdi biz fonksiyonel tıpta diyoruz ki bağırsakla ilgili aksları düzelt. Bir hücreden milyarlarca hücre gelişene kadar hepsi birbiriyle bağlantılı gelişiyor. Beslenme çok önemli diyoruz o zaman. Kesinlikle tedavisinde yani şöyle söyleyeyim. Bağırsakla başladığımız nefes testiyle teşhisini koyduktan sonra tedavisinde bütüncül yaklaşım dediğimiz yaklaşımı kullanıyoruz. Bunun içerisinde birincisi diyet var. SİBO teşhisinden sonra uyguladığımız diyet, sağlıklı bir diyet değil. Biz bunu biliyoruz. Hastalarımıza da söylüyoruz. Düşük fodmep diyeti dediğimiz sağlıklı karbonhidrat ve lifleri neredeyse sıfıra indirdiğimiz bir diyet. Çünkü bakteriler de canlılar. Bunlar nasıl sağlıklı deyip biz yiyorsak, onlar da onların sağlıklarından faydalanmak için yiyorlar. Ama önce aç bırakıp öldürmek açısından diyetle bunları kısıtlıyoruz.

 

“GEREKSİZ DİYETLERLE VÜCUTLARINI YIPRATMIŞLAR”

 

 

Egeli Gazete: Herkes bu diyeti yapabiliyor mu?

 

Prof. Dr. Selahattin Kıyan: Hastanın gaz durumu, yaşı, mevcut hastalıkları, fiziki yapısı, zayıf mı, kilolu mu? Daha önce diyet yapmış mı? Bize gelen hastaların çoğu çok uzun süre çok gerekli de olmayan diyetler yapmış, kendi başına yapmış, bir diyetisyenle yapmış, çözüm bulamamış ama uzun süre diyetle vücudunu yıpratmış olarak bize geliyor.

 

Egeli Gazete: SİBO’nun nedeni bu diyetler olabilir mi?

 

Prof. Dr. Selahattin Kıyan: Etkisini arttıran nedenler arasında. Yani bir kök nedeni belirlemeyip yanlış bir diyet, yanlış bir yaşam tarzıyla buraya girdiğinizde mevcut durum daha da kötüleşiyor. Aslında sistem çok basit. Biz son yüz yıldır, belki de son elli yıldır diyelim hastaları doktorlar tedavi eder gibi yanlış bir mantığa girdik. Aslında hastayı kendisi tedavi eder. Hasta kendi kendine tedavi olur. Vücudumuzun iyileşme gücü var. Düşünün, eliniz kesiliyor, acile geliyorsunuz. Biz pansumanını yapıyoruz, dikiyoruz, antibiyotik gerekiyorsa veriyor, gönderiyoruz. Bir hafta sonra gel bakalım diyoruz. Nasıl olmuş, bakmışız iyileşmiş. Dikişi alıp gönderiyoruz. Bizim attığımız dikiş mi iyileştirdi bu hastayı? Hastanın kendi vücudu iyileştirdi. Biz sadece yardımcı olduk. Tüm hastalıklar için de bu böyledir. Biz ama son elli yılda bunu unuttuk. Hastayı sanki biz hasta etmişiz gibi biz tedavi edeceğiz gibi. Hayır. Hasta buraya doğru gelirken şunları, şunları yanlış yapmış. İşte fonksiyonel tıp da bunu dediğimiz yani bu zamana gelene kadar kaçta yatıyorsunuz? Stres faktörlerin neler, yaşamış olduğun enfeksiyonlar, geçirmiş olduğun ameliyatlar, travmalar, bunların hepsini formlarla alıyoruz. Hastaya ‘şunları yanlış yapmışsınız, gelin bir U dönüşü yapalım. Bunları bir düzeltelim’ diyoruz.

 

“AYLAK YÜRÜYÜŞÜ YAPIN”

 

Prof. Dr. Selahattin Kıyan: Aslında vücut bizden çok basit şeyler istiyor. Birincisi, yeteri kadar su içelim. Günde 3-3,5 litre. İkincisi, 23.00 treni diyorum ben. Gece saat 23.00’te yatıp uyuyalım. Yani 7-9 dokuz saat arasında uykumuzu alalım ama gece uykusunu. Üçüncüsü, hareketlilik. Ben ona aylak yürüyüşü diyorum. Çıkın diyorum dışarıya. Mümkünse doğada şimdi tabii yaz geldi, bahar geldi. Dışarıda bu işi yapmak çok daha iyi. Çıkın, 20-30 dakika aylak yürüyüşü yapın diyorum. Sağa sola bakacaksınız. Düşüneceksiniz. Etrafı izleyeceksiniz. Tempoya gerek yok. Spor olarak düşünmeyin bunu. Sonra vücut toparlandığında erkek ya da kadın vücut durumuna göre ağırlık egzersizleri olabilir. Sadece günlük yürüyüşünüzü yapmayı unutmayın diyoruz. Onun dışında. Çöp yiyecekler dediğimiz bazı yiyecekler var. Paketli ürün. Hani bir paketi alıyoruz. Kasadan geçirirken ‘dıt’ sesi duyuluyor ya. O sesi duyuyorsanız doğru bir iş yapamıyorsunuz. Çünkü o bir paketli ürün. Ben şunu söylemek istiyorum. Işte cipstir, kektir, meyve suyudur, asitli içecekledir bunları hayatımızdan çıkarmamız lazım.

 

Egeli Gazete: Risk grubu var mıdır?

 

Prof. Dr. Selahattin Kıyan: Yağlı karaciğeri olan, şeker hastalığı olan, bazı ameliyatlar geçirip bağırsak akışı bozulmuş hastalarda SİBO ile çok sık karşılaşıyoruz. Tüp mide ameliyatları, mideyi küçültme ameliyatları, mideyi işte başka yere bağlama ameliyatları, apandisit ameliyatı geçirmiş olanlar, safra kesesini aldırmış olanlar, bu hastalarda SİBO’nun çok yüksek olduğunu biliyoruz. Mide koruyucu uzun süre kullanılırsa, mideyi haşat hale getirdiğini söylediğimiz bazı grup ilaçları kullananlar da bu oran artıyor. Niye? Asidi blokluyoruz. Bu tür olan hastalar mutlaka nefes testi yaptırmalı.

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz