Konya Heyecanı

 

Bir otobüse, 46 kişi doluştuk, hedef Konya Yarı Maratonu. Yarıştan bir gün önce, cumartesi sabah dokuz sularında Konya’ya vardık. Hepimiz heyecanlıyız, ama ben daha bir kıpır kıpırım. Öğrenciliğimizin kentini yıllar sonra görmek ne güzel! Buraya en güzel gidecek cümle şu olmalı: Hey gidi gençlik!..

Otele giriş işlemlerimiz yapılamadığı için vakti değerlendirmek adına yarış kitlerimizi almaya gittik sabahtan, ardından da eşyalarımızı otelimize, aracımıza bırakıp Konya Belediyesi’nin güzel bir hizmeti ile Çatalhöyük müze ve kazı alanını ziyarete gittik. Güzel organizasyon, kırk beş dakikalık bir yolculuğun ardından müze karşılama merkezindeyiz.

Farklı, yeni bir konsept. Müzede öncelikle bir karşılama alanında görsel ve işitsel bilgi yağdı üzerimize. Bu bilgilendirme alanıyla çok keyifli bir şekilde Anadolu’nun, Konya’nın ve özelinde Çatalhöyük’ün tarihi gelişimini öğrendik. İnsanlar, yerleşim alanı olarak burayı neden tercih etmişler, burada atalarımız eski tarihlerde nasıl bir yaşam sürmüş, bir güzel öğreniyoruz bunları. Avcı toplayıcı hayattan yerleşik düzene geçmede nasıl bir süreçten geçtiğimizi öğrendik yani.

Karşılama alanından kazı bölgesine yöneliyoruz. Çok da bir mesafe yok. Yol üzerinde canlandırma evler yapılmış, sergileniyor. Yerleşik hayata geçildiği zamanlarda atalarımızın ilk evlerini inceledik, içine girdik. Tek katlı, bitişik düzendeki bu evlere girişler üstten bir pencereden sağlanıyor. Pencere işlevsel, hem giriş kapısı olarak, hem içeride ateş yakıldığında dumanın çıkış yeri amaçlı kullanılmış. Havalandırma penceresi işlevini söylememize gerek yok. Atalarımız bu barakalarda ölü diri birlikte yaşamış. Mezarlar da barakanın içinde yani.

Kazı alanı yüz metre kadar yukarıda, iki tepenin doğusundayız. Sekiz-on bin yıl öncenin havasını soluyoruz. Üstü kapatılmış, duvarları sırt sırta vermiş yapıların kalıntıları… Canlı gözlemliyor ve onaylıyoruz: Hayat ile ölüm iç içe geçmiş. İnsanlar ölülerini evinin içerisine gömüyorlar, aynı yerde yemek yiyip aynı yerde yatıyorlar. Binaların yanlarında renkli katmanlardan oluşmuş kalıntılar dikkatimizi çekiyor: Çöplükleriymiş buraları. Öğrencilik zamanımızda, bundan kırk yıl önce yani, böyle bir yerin adından bile haberimiz yoktu tabii. Ziyaretimizi bitiriyor, sonrasında otobüsümüze binip tekrar merkeze geliyoruz.

Otelimize yerleşiyoruz artık. Acıktık. Konya’da ne yenir? Ya Etli Ekmek ya da Furun Kebabı. Biz ilkini tercih ettik, diğeri ağır gelir yarınki koşu öncesinde. Midelerimizi hırpalamayalım hani. Yemekten sonra odamıza geçip birkaç saatlik uykuyu ve dinlenmeyi tercih ettik. Sonrasında, akşam serinliğinde, kısa bir Konya turu. Alaaddin Tepesi, bilinen en eski dönel kavşakmış. Öğrenciliğimizde bundan da bihaberdik. Civarında dolaşarak (ne çok yeni mekânlar açılmış) tekrar otelimize… Dinlenme ve uyku faslı.

Sabah kalkıp kahvaltı etmeden –üç dilim tahin helvayı gömerek- yarışın başladığı Mevlana Kültür Merkezi’ne yöneldik. Yaklaşık bir kilometrelik yürüyüşten sonra start alanındaydık. Isınma hareketlerimizle koşumuza hazırız artık. Ben yarı maraton koşacağım, kafile arkadaşlarımızdan on kilometre ve halk koşusu için gelenler de var. Tam iki saat sürdü yarı maraton. Hedefimiz iki saatin altında bitirmekti ama sıcak ve bin metrelik rakım etkiledi bizi sanırım. Zaten amacımız maksat spor olsun sloganıyla özetlendiğinden, yarışı sağlıkla bitirme mutluluğuyla otelimize döndük. Duş, giyinme faslından sonra ödül töreninden gelecek arkadaşları beklerken bir etli ekmeği daha gömdük, hiç affetmedik, gözünün yaşına bakmadık bir sonradan gurme olarak.

Bir tek Alaaddin Tepesi ve Mevlana müzesi aynı kalmış, ne çok değişmiş Konya kırk yılda. Ya biz? Bizler… Yerimizde mi saydık bu arada?

Dönüş yolculuğunda kupa alan, dereceye giren arkadaşlarımız kutladık, alkışladık. Giderken bir hedef vermiştik: Bir düzine kupayla döneceğiz diye. Hedefimizi tutturmuştuk. Tam on iki arkadaşımızla gururlandık.

Sekiz saatlik güzel bir yolculuk sonrasında sıcak yuvalarımızdaydık. Sloganımızı tekrarlıyoruz:  SPOR MUTLULUKTUR, BİRLİKTE!

Nihai hedefimiz mutluluksa, ne zaman daha mutlu oluruz…

Spora ayırdığımız zamanı, sağlıktan geri kazandığımızı öğrendiğimiz zaman.

03.06.2024

Namık Budak

[email protected]